Son birkaç aydır filozof Luc Ferry'nin Nietzsche sesli derslerini çevirme uğraşındayım. Bir filozofu her ne kadar yeterince tanıdığımızı düşünsek de onun üzerine yazmak ya da yazılanları çevirmek İnsanı Sokrates'in "Bildiğim bir şey varsa o da hiçbir şey bilmediğimdir" dediği sıfır noktasına kadar götürebiliyor.
Ama
olsun, bildiğimizi sandığımız şeyin gerçek derinliğini keşfedip cehaletimizle
yüzleşmek oldukça faydalı bir deneyim. Bir de bu derinliğe doğru üç beş kulaç atıp yeni
şeyler Öğrenmek de cabası!
Ferry, derslerinin başında Nietzsche'yi okuyup anlayabilmek için üç önemli anahtar olduğunu söylüyor. Ona göre Nietzsche'nin sıklıkla yanlış yorumlanmasının sebebi bu üç anahtar olmadan onun eserlerine giriş yapılmaya çalışılması. Çünkü Alman filozof bizim bugün hâlâ kullandığımız kelimelere bambaşka anlamlar yüklüyor, örneğin Nietzsche'nin "nihilizm" kavramını kelimenin bugünkü “hiçbir şeye İnanmamak anlamıyla ele alırsanız çıkmaz yollara sapabilirsiniz.
Neden olduğunu Ferry’nin verdiği bu üç anahtarla açıklamaya çalışayım.
İlk anahtar: Nietzsche güçlü kanılara sahip
olan, aşkın değerlere inanan kişiye "nihilist" der. İlk bakışta bir
yanlışlık olduğunu düşünebilirsiniz, çünkü bizim bugün kullandığımız nihilizm
kavramının anlamı bunun tam tersidir. Ancak Nietzsche'nin felsefesi bağlamında
nihilist, ideal olan uğruna gerçekliği reddeden kişidir. Bu profilin en önemli
örneği Hristiyan’dır elbette; çünkü gelecekteki cennet ideali uğruna şimdi ve
burada olanı reddeder. Ancak Nietzschelaik hatta ateist idealleri de dinin nihilist yapısına
dahil eder. Sözgelimi komünist de eşitlik ideali dolayısıyla gerçeklikle uzlaşamaz.
Şimdi ve burada olan yerine zihnimizi gelecekteki soyut bir tasarıya
sürükleyerek gerçekliği inkâr etmemize sebep olan her tür ideal nihilizme
açılan bir kapıdır. Bunun adı Hristiyanlık da olabilir, komünizm dc, Platonun idealar
dünyası da olabilir demokrasi de.
Nietzsche’nin felsefi projesi onun
"putlar" dediği bu idealleri çekiçle kırmaya, yani bu İdeallerin "yapı
sökümünü" yapmaya dayalıdır. Filozofun en anlaşılır kitaplarından Putların Alacakaranlığı alt
başlığı da “Ya da Çekiçle Felsefe Yapmanın Yolları” -
işte bu bakış açısıyla okunabilir.
İkinci anahtar: Nietzsche’nin meşhut "Tanrı’nın
ölümü" ifadesi yalnızca dinimin değil Platondan Marx’a kadar Batı'nın tüm
ahlaki sistemlerinin çöküşünü ifade eder. Bir diğer Alman düşünür
Max Weberin "dünyanın büyüsünün bozulması" kavramını
hatırlayabiliriz burada. "Tanrı'nın ölümü" yalnızca tek tanrılı dinlerin değil, Nietzche’nin din kategorisinde
degerlendirdiği ve bize aşkın değerler aşılayan diğer tüm ideallerinin de sonudur.
Üçüncü ve belki de en
önemli anahtar; Nietzsche'nin çekiciyle tüm putları.
İdeallerini yerle bir etmesi onu kinizme, yani kelimenin bugünkü anlamıyla nihilizme götürmez. Nietzsche
tüm
idealini parçaladıktan sonra yeni bir ideal icat etmez, çünkü eğer öyle yapsaydı
bizi gerçeklikten uzaklaştıran yeni bir put dikmiş olurdu. Ve onunda kırılması gerekirdi. Onun yerine
Antik Yunan bilgeliğinin içkin felsefesiyle bağ kurarak şimdi ve burada olana odaklanan amor fati ilkesini
benimser. Amor Fati-gerçeklikle
bağını koparan aşkın ideallerini bırak ve- "kaderini sev" demektir
Buna güre bilge kişi, geçmiş nostaljisinden, suçluluk duygusundan ve geleceğe
dair her tür kaygıdan arınmış, şimdi ve burada olanı sevebilen kişidir.
Dünyayı daha iyi bir yer hâline
getirmeye çalışmaz. Dünyayla kavga etmez, olduğu hâliyle dünyayı kucaklamayı bilir. Bir denge, dinginlik,
uzlaşma hâlidir amor fati.
İşte
Luc Ferry bu üç anahtarı verdikten sonra üç
buçuk saatlik dersinde Nietzsche'nin soy bilime dayalı teorisini çözümleyerek işe başlıyor. Soma güçlerin
çatışmasından ibaret dünyamızda Alınan filozofun bize ne tür bir ablak vazettiğini tartışıyor, son bolümde "kurtuluş öğretisi” olmasa
da Nietzche’nin kurtuluşu nerede aradığı meselesiyle konuşmasını tamamlıyor. Biz de bu vesileyle zor bir filozofu anlaşılır bir dille
aktarmayı başaran Luc Ferry'ye "nefesine sağlık" diyelim ve Batı felsefesinin tüm
ideallerini hallaç pamuğu gibi bir köşeye
fırlatan
Nietzche'ye
en ileri saygılarımızı sunalım.
İlker
Kocael -Ot Dergisi- Aralık 2025

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder