FEDAKAR BİR DAHİ: GEORGE PRİCE (1922-1975)
1974 kışında polis orta yaşlı bir adamın cesedini buldu. Anlaşılan,
adam tarnak makasıyla şahdamarını keserek intihar etmişti.
Giysileri yırtık pırtıktı ve sefalet içinde
yaşadığı işgal evindeki eşyaları bir şilte, bir sandalye, bir masa ve birkaç kutu
mühimmattan ibaretti. George Price adlı bu
adamın cesedi yakılırken, cenaze törenine birkaç evsiz insan ve yaşayan en
büyük biyologlardan ikisi katıldı.
Price ilkönce kimya eğitimi
almış ve ABD'nin İkinci Dünya Savaşı sırasında atom bombasını Japonya ve Almanya'
dan önce geliştirmek için başlattığı çok gizli Manhattan Proje- si'nde uranyum analisti olarak
çalışmıştı. Daha sonra bilgisayar programcısı olarak çalışta ve İngiltere'ye
göç edip Londra'ya yerleşti. Biyolojiye olan amatör merakı burada profesyonel
bir niteliğe büründü. Price, özgeciliğin organizmalara bencillik kadar faydalı
olduğunu evrimci terimlerle açıklayan bir matematiksel model geliştirdi.
Bu, Price için korkunç bir
keşifti. Ahlakın sadece bir çıkar meselesi olabileceğini anlamıştı; bu ahlakı
insana mutlaka Tanrının vermiş olmasına gerek yoktu. Bir Londra kilisesinde
katıldığı bir ayin sırasında artık yaşamını kendi kontrolü altında tutmaya
çalışmaktan vazgeçti ve kendisini Tanrının merhametli kollarına teslim etti.
Price, arkadaşı ünlü biyolog J. Maynard Smith'e yazdığı mektupta, kendisine 15
kuruş ayırıp tüm malını mülkünü yoksullara bağışladığını açıkladı. Dehşete
kapılan Profesör Maynard Smith ona para vermeyi, yardım etmeyi önerdi. Price,
bunun gerekli olmadığını, çünkü hâlâ iki kutu fasulye konservesi ve bir kredi
kartı olduğu yanıtını verdi. Maynard Smith arkadaşına artık kimsenin yardım
edemeyeceğini anladı. Price davranışlarından dolayı dikkat çekiyordu. Evsiz alkoliklerle vakit
geçirme alışkanlığından ötürü Bloomsbury'deki şık dairesini boşaltmak zorunda
bırakıldı ve bir laboratuvarda yatıp kalkmaya başladı.
Price hem bencilliğin hem de
özgeciliğin bize genler tarafından dayatılmış olduğunu düşündükçe acı
çekiyordu. İnsanın en merhametli davranışları Afrika savanalarına egemen olan vahşetle aynı kapıya çıkıyordu; her ikisi de
hayatta kalma ve üremeye yönelik kör bir içgüdünün ürünüydü. Price, gerçekte
hiç kimsenin eşit ölçüde hem özgeci hem bencil
olmaktan başka seçeneği olmamasına karşın, herkesin iyi olmayı bilinçli
olarak seçebileceğini sanarak yanılgıya düştüğünü düşünüyordu. Bu bilgi Price'ı
tam bir kaderci haline getirdi ve hayatının beklenmedik biçimde, yalnız bir
şekilde sona ermesine yol açtı.
Kaynak:Tanrının Öyküsü -Tanrı mı İnsanı, İnsan mı Tanrıyı Yarattı?, Robert Winston
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder