Acının üstü örtülürken
Byung-Chul Han, çağımıza bir prizmanın içinden bakıyor. Uzun yıllardır Berlin’de yaşayan Güney Koreli kültür kuramcısı çoğu zaman net, zihin açıcı cümlelerle yazıyor. Sesini yükseltmeden ama insanın içini kanırtarak konuşuyor. Palyatif Toplum: Günümüzde Acı adlı kısa ama çarpıcı kitabında, günümüz insanının acıyla kurduğu ilişkiyi masaya yatırıyor. Modern toplumun, özellikle Batı merkezli kültürün, acıyı bastırma ve ortadan kaldırma çabasını, yalnızca tıpta değil, yaşamın her alanında bir “palyatifleşme” biçiminde okuyor. “Artık acıyı konuşmuyoruz, yalnızca bastırıyoruz.”
Byung-Chul Han’a göre artık hastalık bile görünmez kılınıyor; yaşlılık, ölüm, kayıp gibi olgular steril alanlara itiliyor. “Acıya tahammülü olmayan bir toplum” olarak derin bir “iyi hayat” kaygısı taşıyoruz. Diyor ki; “Hayatta kalma histerisinin hakim olduğu toplum bir ‘ölememişler’ toplumudur. Ölemeyecek kadar canlı ve yaşayamayacak kadar ölüyüz.” Bastırılmış acı, yalnızca kaybolmuyor; yorgunluk, depresyon ve tükenmişlik gibi yeni kılıklarda geri dönüyor. Ruhsuzlaşmış bir konfor arayışı, bizi insani olan her şeyden -yani acıdan da- uzaklaştırıyor. “Bezelye üstündeki prenses sendromu” hepimizi avucuna almış durumda.
İlginç olan, Han’ın bu saptamalarının hem sol hem de sağ çevrelerde yankı bulması. Kapitalizmin bireyi yalnızlaştıran, sürekli performans ve mutluluk dayatan yapısını eleştirirken solun ilgisini çekiyor; öte yandan kaybolan mahremiyet, ritüellerin yitimi, tinsel derinliğin yokluğu üzerinden gelenekselci okurlarla da buluşabiliyor. Han’ı bu kadar ilginç kılan da belki bu: O ne bir sistem savunucusu ne de bir devrimci; bir tür “kültürel patoloji uzmanı” gibi çağın ruhuna teşhis koyuyor.
Acı: Ontolojik değil varoluşsal bir iz
Farklı görüşlerin sahiplenmesinde bir çelişki var aslında. Katolik teolojisi konusunda uzman olan düşünürün, anlam arayışı ve ruhsal derinliğe yaptığı vurgu dindar/muhafazakâr kesimlerce değerli bulunuyor. Ancak aynı kesimler, onun bu meseleleri Tanrı’ya yaslamadan ele almasından dolayı temkinli bir yaklaşım içindeler. Han için acı, ontolojik değil; varoluşsal bir iz. Yani dini bir iyileşmeden çok, estetik ve kültürel bir derinleşmeyle gelen bir anlam öneriyor.
Türkiye’de de Han’ın bu düşünsel konumu dikkat çekici biçimde karşılık bulmuş durumda. Kitapları yıllardır Metis Yayınları tarafından yayımlanıyor ve geniş bir okur kitlesi tarafından ilgiyle takip ediliyor. Palyatif Toplum: Günümüzde Acı yine Metis tarafından, Haluk Barışcan çevirisiyle yayımlandı.
Palyatif Toplum, bizi rahat ettirmek için yazılmış bir kitap değil. Tam tersine, o rahatlık sandığımız uyuşukluk halini bozan bir uyarı metni. Çünkü Han’a göre insan olmanın özü, sadece mutlulukta değil, acıya katlanabilme cesaretinde yatar. “Like toplumunun” insanları çektiği “olumluluk batağını” şöyle anlatıyor: “Palyatif toplum aynı zamanda bir ‘beğendim’ toplumudur da. ‘Like’ günümüzün imi, ağrı kesicisidir. Sadece sanat değil, bizzat hayat ‘Instagram’lanabilir’ olmak durumundadır; yani acı verebilecek keskin kenarlar, uçlar, çatışmalar, çelişkiler giderilmiş olmalıdır. Beğeni kültürü ‘katharsis’ imkanından yoksundur. Bu da insanların beğeni kültürünün yüzeyi altında biriken ‘olumluluk cürufunda’ boğulmasına yol açar.”
Byung-Chul Han’ın Palyatif Toplum’unu okumak, kendi düşünsel sınırlarımızı da fark etmemizi sağlıyor. Ben de okurken kendime sık sık “Ben bu ‘olumlama’ evreninin, bu kaçış hikayesinin neresindeyim” diye sordum. Çünkü sağ ya da sol, dindar ya da seküler, performansa endeksli bu çağda hepimiz aynı “acıdan kaçış” rejiminin içindeyiz.
Byung-Chul Han ise tam da o kaçtığımız acının yerini işaret ediyor: Orada hala bir insan kalmış olabilir.
Palyatif Toplum-Günümüzde Acı / Byung-Chul Han / Çeviren: Haluk Barışcan / Metis Yayınları / Felsefe / 80 Sayfa
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder