25 Mayıs 2019 Cumartesi

FELSEFİ SORUNLAR-EVREN NEREDEN ÇIKTI?


Yaklaşık on iki milyar yıl önce hayal etmesi imkânsız bir patlama meydana geldi. İnanılmaz hızlarda dışa doğru genişleyen bu felaket patlaması uzayı, enerjiyi, maddeyi ve hatta zamanın kendisini doğurdu.
Etrafımızda gördüğümüz evren bu Büyük Patlamanın enkazıdır.
Fakat Büyük Patlama neden oldu? Evreni ne meydana getirdi? Büyük Patlama’nın ardında ne yatıyor?
Büyük Patlama’ya Ne Neden Oldu?
Sahne: Mathers bir teolog, Figgerson ise bir fizikçi ve büyük Oxford kolejlerinden birinde birlikle ders veriyorlar. İkisi de felsefi tartış­malarda bulunmayı çok seviyor. Akşam yemeği için yemekhanenin öğretmenler masasına henüz oturmuşlar.
Figgersoır. Bu akşam hangi felsefi gizemi tartışalım?
Mathers: Evrenin kökenini düşünüyordum. Belki bunu tartışabiliriz?
Figgeron: Neden olmasın? Ama burada çok az gizem var. Biz bilim insanları bu özel muammayı çözdük. Sana evrenin yaklaşık olarak on iki milyar yıl önce oluştuğunu söyleyebilirim. Uzay, enerji, madde, hatta zamanın kendisi bile “Büyük Patlama” adını verdiğimiz devasa bir patlamayla başladı.
Muthers: Bunun doğru olduğuna şüphe yok. Ama burada bir giolduğunu biliyoruz. Benim sana sorum şu: Neden oldu?
Figgerson: Sorunu anladığımdan emin değilim.
Mathers: Demek istediğim şu: Evrenin var olmasına ne neden oldu? Bu nereden geldi? Neden burada? Hiçbir şey olmayacakken
Figgerson: Hiçbir şey olmayacakken neden herhangi bir şey var mı demek istiyorsun?
Mathers: Evet. Bu kesinlikle bir gizem.
Büyük Patlama’ya Tanrı mı Neden Oldu?
Mathers’ın ortaya koyduğu bulmaca belki de var olan en derin ve en yoğun gizem. Geleneksel yaklaşım tam da Mathers’ın şimdi önerdiği gibi Tanrı’nın varlığını ortaya sürmektir.
Mathers: Bana kalırsa tek bir olası çözüm var: Tanrı. Evrenin va­roluşuna Tanrı neden olmuş olmalı.
Figgerson: Ah, evet Tanrı. Bu konuşmaya Tanrıyı ne zaman dâhil edeceğim merak etmeye başlamıştım.
Mathers: Ama elbette ki bu noktada Tanrı’yı kabul etmeliyiz. Bak, biz bu yemek odasına girdiğimizde burada iki sandalye bulduk. Şimdi bunların hiçbir neden yokken öylesine or­taya çıktıklarını düşünmek absürt olurdu, değil mi? Bu sandalyelerin varoluşlarının kesinlikle bir nedeni olmalı. Buna katılmıyor musun?
Figgerson: Evet.
Mathers: Benzer biçimde evren de öyle. Hiçbir neden olmadan birden var olması akla uygun değil. Onun da bir nedeni olmalı. Öyleyse evrenin nedeni olarak Tanrı var olmalı.
Mathers’ın iddiasına neden argümanı diyelim. Bu genellikle kozmo­lojik argüman olarak bilinen tartışmaların bir örneğidir. Kozmolojik argümanlar iki gözlemle başlar: Evren vardır ve etrafımızda bulu­nan olaylar ve varlıkların da her zaman bir nedeni veya açıklaması vardır. Sonrasında, tartışma evrenin de bir nedeni veya açıklaması olduğuna ve Tanrı’nm tek olası (en azından en muhtemel) aday ol­duğu sonucuna varır.
Tanrı’ya Ne Neden Oldu?
Neden-sonuç tartışması kesinlikle ilk izlenime göre değerlendirilir. Özellikle on üçüncü yüzyıl teologu ve filozofu St. Thomas Aquinas (1225-74) ile ilişkilendirilir. Aquinas Tanrı'nın varlığına dair beş ar­güman oluşturdu, bunlardan İkincisi de neden argümanıdır. Ama ne yazık ki bu kusurlu bir argüman. Figgerson nedenini açıklıyor.
Figgerson: Ben ikna olmadım. Bildiğin gibi Tanrı’ya inanmıyorum. Ama tartışmanın selameti için Tanrı’nın var olduğunu kabul edelim. Onu evrenin varlığının nedeni olarak gün­deme getirmen en nihayetinde başladığımız gizemi ortadan kaldırmaya yetmiyor.
Mathers: Nedenini anlayamadım.
Figgerson: Peki o zaman sana sorayım, Tanrı’nın var olmasına ne neden oldu? Bir şeyin nedensiz var olmasını düşünmenin absürt olduğunu söyledin. Sandalyeler hakkında söylediklerin gibi bir neden olmadan öylesine var olmuş olamazlar. O halde Tanrı’nın varoluşu için de bir nedenin olması gerekir. Mathers: Şey, Tanrı her şeyin var olmak için bir nedeni olması ge­rektiği kuralının istisnasıdır. Tanrı diğer şeyleri yöneten kuralların etkili olmadığı üstün varlıktır. Evrenin varo­luşunun nedene ihtiyacı var. Tanrı’nın varoluşunun ise
Figgerson: Ama her şeyin var olmak için bir nedene sahip olduğu kuralına bir istisna yapacaksan neden istisnayı evren ile yapmıyorsun? Neden evrene ek olarak daha ileri bir var­lığın -Tanrı- varoluşunu ileri sürüyorsun?
Figgerson: Anladığımdan emin değilim.
Mathers: Her şeyin bir nedeni olduğunu iddia ediyorsun. Sonra Tanrı'yı bu kurala istisna olarak gösteriyorsun. Ama neden Büyük Patlamayı kurala istisna olarak kabul etmiyorsun? Ekstra bir bağlantı olarak bu zincirin başlangıcına Tanrı’yı eklemek için ne gibi nedenlerin var? Bana hiçbir şey sun­madın. Ama bana Tanrı’nın var olduğunu düşünmem için hiçbir neden vermedin.
Figgerson’ın belirttiği gibi bu neden argümanının en belirgin kusuru -aynı zamanda filozof David Hume (1711-76) tarafından belirtilen kusur- bir çelişki içermesidir. Tartışma her şeyin bir nedeni olduğu önkabulünü getirir ama sonra Tanrı’nın bir nedeni olmadığı iddiası bununla çelişir. Evrenin nedeni olarak bir Tanrı'yı kabul edeceksek ilk Tanrı'nın nedeni olarak bir ikinci Tanrı’yı ve İkincinin nedeni olarak da bir üçüncü Tanrı’yı kabul etmeliyiz ve bunun bir sonu yoktur, sonsuza kadar bu şekilde devam eder. Bu nedenle sınırsız sayıda Tanrı olduğunu kabul etmeliyiz. Ya bunu kabul edeceğiz ya da kendi nedeni olmayan bağımsız bir nedende duracağız. Ama bir yerde durmamız gerekiyorsa neden Büyük Patlama’nın kendisinde durmuyoruz? Tek bir Tanrı’yı bile gündeme getirmenin nedeni ne?
Elbette birileri sınırsız Tanrılar zincirini kabul etmeye istekli olabilir. Ama böyle bir zincir yine de başladığımız gizemi ortadan kaldırmazdı. O zaman şu soru ortaya çıkardı: Hiç zincir olmaması yerine neden böyle bir sınırsız Tanrılar zinciri var?
İşte benzer bir kötü nedensel açıklama. İnsanlar dünyanın ne üzerinde durduğu sorusuna bir cevap aradıklarında, kimileri dün­yaya büyük bir yaratığın -bir filin- destek olduğu fikrini ortaya attı.
Ama o zaman da şu soru ortaya çıkar: Dünya bir fil tarafından tutuluyorsa, o zaman fili ne tutuyor? İkinci bir canlının -devasa bir kaplumbağanın-fili tuttuğu fikri ortaya atılır. Bu insanlar kaplum­bağada durmaya karar veriyorlar. Ama neden orada duralım? Elbette asıl olarak uğraştıkları soru -neden bir şeyler bir şeyleri tutuyor sorusu- hâlâ cevaplanmamışım Aslında bu nedenleri kendi mantığı içinde takip edersek sonunda dünya üst üste dizilmiş devasa yara­tıklar -sınırsız sayıda yaratık- kulesinin üzerine oturtulmuş olur.
Ama bunu yapmadılar. Kaplumbağa ile durdular. Ama kap­lumbağanın desteğe ihtiyacı olmadığı iddia edilebiliyorsa neden dünyanın desteğe ihtiyacı olmadığını söyleyip öyle bırakmıyoruz? Neden destekleyen herhangi bir yaratığa ihtiyaç var? Yok.
Zayıf bir argüman olmasına rağmen neden argümanı her zaman popüler olmuştur. Aslında neden Tanrı'nın var olduğunu varsaydık­larına dair bir neden sunmaları istendiğinde Tanrı'ya inananların ilk başvurduğu argüman neden argümanıdır. Tanrı’yı neyin yarattığı sorusu görmezden gelinir.
Kuzey Kutbu’nun Kuzeyinde Ne Var?
Figgerson ve Mathers birbirlerini daha da çileden çıkararak tartışmaya devam ettiler. Figgerson sonunda Mathers’ın oldukça sinirlenmesine yol açarak onun ilk sorusunun -evrene ne neden oldu?- mantıklı bile olmayabileceğini söyledi.
Figgerson: Bak, bu sandalye, o dağ veya bu ağacın var olmasına neyin neden olduğunu sormak mantıklı gibi görünmesine rağ­men bir bütün olarak evrenin var olmasına neyin neden olduğunu sormak kesinlikle mantıksız.
Mathers: Hımm. Sorumun mantıklı olmadığını söylüyorsun. Peki, mantıklı olmadığını söylemek için ne gibi nedenlerin var? önerini açıkla.
Figgerson: Peki o zaman. Bence bir şeyin nedenini sormak evrenin içinde başka hangi şeylerin buna sebep olduğunu sormaktır. Örneğin şu dışarıdaki ağacın var olmasına neyin neden olduğunu sorduğumda sana evren içindeki başka hangi şeyin veya olayın bu ağacın var olmasına neden olduğunu soruyorum. Birisi oraya bir palamut ekmiş olabilir veya bir başkası bu pencereden görünen manzarayı güzelleştirmek için bir ağacı buraya taşımış olabilir. Ama eğer bir şeyin nedenini sormak ona neden olan evren içindeki bir diğer şeyi sormak ise o zaman bir biitün olarak evrenin nedenini sormak mantıklı değildir. Bu, sorunun anlamlı biçimde sorulabileceği içeriğin dışında nedenler aramak olurdu.
Mathers: Anladığımdan emin değilim.
Figgerson: Pekâlâ, öyleyse benzer bir örnekle açıklamaya çalışayım. Sana İngiltere’nin kuzeyinde ne olduğunu sorduğumu varsayalım. Ne derdin?
Mathers: lskoçya.
Figgerson: Peki lskoçya’nın kuzeyinde ne var?
Mathers: İzlanda.
Figgerson: Ve İzlanda’nın kuzeyinde?
Mathers: Kuzey Kutup Dairesi.
Figgerson: Ve Kuzey Kutup Dairesinin kuzeyinde?
Mathers: Kuzey Kutbu.
Figgerson: Kuzey Kutbu’nun kuzeyinde?
Mathers: Aa.Nedemek istiyorsun?
Figgerson: tngiltere’nin kuzeyinde ve tskoçya’nm kuzeyinde ve İzlanda’nın kuzeyinde bir şey varsa o zaman kesin­likle Kuzey Kutbu’nun da kuzeyinde bir şey vardır.
Mathers: Aklın karışmış.'‘Kuzey”m ne anlama geldiğini bilmi­yor musun? Sorun man tikli değil. Kuzey Kutbünuıı kuzeyinde olan bir şeyle ilgili konuşmak mantıklı değil. Bir şeyin, bir şeyin kuzeyinde olduğunu söylemek diğer şeye göre Kuzey Kutbu’na daha yakın demektir. Ama o zaman Kuzey Kutbu’nun kuze­ yindeki bir şeyle ilgili konuşmak mantıklı olamaz, değil mi?
Feggerson: İşte! Demek benim sorum mantıksız. Öyleyse, senin ev­renin nedeniyle ilgili sorduğun soru da mantıksız.
Mathers: Nasıl oluyor?
Geggerson: İnsan depremin nedenini sorabilir ve bu böyle devam eder. İnsan isterse bu nedenler zincirini Büyük Patlama’ya kadar takip edebilir. Ama ondan sonra, peki ya Büyük Patlama’ya ne neden oldu diye sormak mantıklı değildir. Bu aynı Kuzey Kutbu'nun kuzeyinde ne var diye sormak gibidir. Bu, bağlam dışında sorulan bir soru olurdu ve hiçbir anlamı olmazdı.
Mathers:Ama benim sorum mantıklı görünüyor, değil mi? Ve bana öyle geliyor ki evrenin kendisi hakkında nedenlerle ilgili sorunun meşru bir şekilde sorulamayacağını doğru düzgün açıklayamadın.
Figgerson: Neden?
Mathers: Görünüşe göre, eğer normalde belirli bir bağlam dışında soru sormuyorsak, o zaman bu bağlamın dışında man­tıklı bir soru sorulamayacağını düşünüyorsun. Ama id­dian temelsiz. İşte bir karşı örnek. Sanırım tarihin uzun dönemleri boyunca insanoğlunun sadece pratik sorular, yani bilmemizin bizim için faydalı olacağı sorular sorduğunu düşünmek mantıklı, örneğin, hiç şüphe yok ki bitkilerin nasıl büyüdüğünü, mevsimlerin gelip geçme­sine neyin neden olduğunu, fırtına ve hastalıklara neyin neden olduğunu ve bunun gibi şeyleri bilmek istedik. Bu şeylerin nedenlerini bilmek istedik çünkü bunlar bizim günlük hayatlarımızı etkiliyor. Muhtemelen bizim için pratik geçerliliği olmayan sorular sormakla ilgili değildik, örneğin kendimize gökyüzünün neden mavi olduğunu sorma zahmetine girmedik. Ama normalde pratik olmayan sorular sormamış olmamız, bu tür soruların soruldukları zaman mantıksız olacakları anlamına gelmez. Elbette ken­dimize gökyüzünün neden mavi olduğunu hiç sormamış olsak da, sormuş da olabilirdik ve eğer sormuş olsaydık sorumuz kesinlikle mantıklı olurdu.
Figgerson: Sanırım olurdu.
Mathers: Bunu kabul ettiğin için teşekkürler, Ama o zaman ne­den evrene neyin neden olduğunu sormanın mantıksız olduğunu düşünüyorsun? Normalde bu soruyu sormuyor oluşumuz saçma olduğu anlamına gelmez. Aslında senin Kuzey Kutbunun kuzeyinde ne var sorunun aksine be­nim soruma cevap verilmesi zor olsa bile son derece açık biçimde mantıklı geliyor.
Figgerson: Hımm. Belki de senin sorun mantıklıdır.
Malhers: İşte! Bu durumda, bilmek istediğim şey şu: Evreni Tanrı var etmediyse ne var etti?
Çözülemeyen Gizem
Figgerson düşünceli düşünceli kremalı tatlısına baktı. Sonra bakış­larını aşağıda toplu halde yemek yiyen öğrencilere çevirdi.
Figgerson: Belki de hiçbir şey evrenin var olmasına neden olmadı. Belki varlığı sadece bir yalın gerçektir Sonuçta biz fizikçiler bazı şeylerin sadece yalın gerçek olduğunu ve açıklanamaz olduklarını kabul etmeye meyilliyizdir. Çoğu zaman bir yasanın geçerlilik nedenini diğeri ile açıklarız. Örneğin suyu oluşturan atom ve molekülleri yöneten yastı ile suyun neden sıfır santigrat derecede donduğunu açıklayabiliriz. Ancak çok az kişi bu sürecin sonsuza kadar gideceğini varsayar. Muhtemelen birileri eninde sonunda diğer yasalarla veya o yasaların koşullarıyla açıklanmayan bir yasa ile karşılaşacaktır. Bu temel yasaların geçerli olması yalın gerçektir. Ve en azından bazı yalın gerçeklerin olduğunu kabul edeceksek niçin evrenin varlığım da bir neden veya açıklama gerektirmeyen bir yalın gerçek olarak kabul et­miyoruz?
Mathers: Bana öyle geliyor ki evrenin varlığı senin önerdiğin gibi bir yalın gerçek olamaz. Evrenin hiçbir neden yokken birden var olduğuna inanmak mantıklı gelmiyor. Büyük Patlama herhalde öylesine olmadı? Olmasının bir nedeni olmalı.
Figgerson sanki cevap arar gibi pudingini dikkatle inceliyor. Gittikçe yayılan tatlıyı, devasa bir puding galaksisindeki yıldızlar gibi yavaşça dışarı doğru dağılan kuş üzümleri izliyor.
Figgerson kaşlarını çatıyor. Bunu itiraf etmekten nefret ediyor ama Mathers haklı gibi görünüyor,
Figgerson: Söylemeliyim ki benim de kafam karıştı. Büyük Patlamanın hiçbir ncdcıı yokken olduğunu söylemek bana da yetersiz geliyor. Ve dahası söyleyecek başka bir şey yok gibi görü­nüyor. Neden hiçbir şey yerine her şey var?
Mathers: Cevap Tanrı.
Figgerson: Ama zaten gördüğümüz gibi bu cevap her şeyi açıklamıyor. Mathers: Peki Tanrı değilse evrenin varoluşunu ne açıklıyor? Figgerson: Bu bir gizem.
Görünen o ki evrenin nihai nedeni veya kökeni nedir sorusuna gel­diğimizde bizim için dört olası seçenek var. Bunlar şunlardır:
1,             Soruya evrenin bir nedenini tanımlayarak cevap vermek.
1.             Evrenin bir nedeni olsa bile bunu bilemeyeceğimizi veya en azından şimdilik bilmediğimizi iddia etmek.
3,             Evrenin belki de bir nedeninin olmadığını, varoluşunun sadece yalın bir gerçek olduğunu iddia etmek.
4.             Sorunun mantıklı olduğunu inkâr etmek.
Sorun şu ki, derinlemesine bir inceleme yapıldığında yukarıdaki dört seçenekten hiçbiri tatmin edici görünmüyor, tik seçeneğin zorluğu şu: Birileri evrenin nedeni veya kökeni olarak Tanrı’yı veya bir başka şeyi gösterir göstermez bu kişinin başvurduğu “bir şey" bir neden veya açıklama ihtiyacının yeni odağı oluyor. Bu yüzden bu tür bir cevap asla yeterli olamaz. Nihai kökenlerle ilgili sorulara cevap ver­mek yerine sadece bunu halının altına süpürürüz. İkinci seçenekle ilgili zorluk ise yine birisi evrenin kökeni olarak bilinmeyen nedeni gösterdiğinde şu sorunun ortaya çıkması: Bilinmeyen nedenin ne­deni nedir? Yani gizem sadece ertelenir. Evrenin bir nedeni olmadığı iddiası yine tatmin edici görünmemektedir - evrenin gerçekten bir neden olmadan öylesine ortaya çıktığını düşünmek mantıklı mıdır? Kesinlikle hayır. Ve dördüncü ve son neden de aynı biçimde mantıksız görünmektedir - açıkça hiç kimse evrenin kökeni üzerine sorunun neden mantıksız olduğunu kanıtlamak için tartışma götürmez bir neden sunamamıştır.
Kaynak: Felsefe Jimnastiği, Stephan Law, Pegasus Yayınları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder