25 Mayıs 2019 Cumartesi

FELSEFİ SORUNLAR-KİŞİSEL KİMLİK BULMACASI



KİŞİSEL KİMLİK BULMACASI
Önceki gün eski bir fotoğraf albümüne bakıyordum. Resimler arasında gezinirken hayatımın farklı evrelerindeki hallerimi gördüm. Üniversiteden mezun olurken, ilkokul üniformamın içinde ve karyolamın içindeyken çekilmiş fotoğraflarımı gördüm. Yıllar içinde hem fiziksel hem de psikolojik olarak bu kadar değişmiş olmama şaşırdım. Örneğin vücudum büyümüştü ve anı depom inanılmaz artmıştı. Ve tüm değişimlere rağmen her fotoğrafta hala kendimi görüyordum. Fotoğraflardaki herkesi ben yapan şey nedir acaba diye merak ettim. Tüm bu insanları tek bir kişi yapan ortak özellik nedir? Ben olmak için gerekli olan nedir?
Hayvan Teorisi
İşte soruma makul görünen bir cevap. Albümdeki fotoğraflarıma her baktığımda aynı yaşayan organizmayı görüyorum: Homo sapiens turunun bir üyesi. Her seferinde aynı madde yığını demiyorum. Vücudumu oluşturan malzeme sürekli olarak değişiyor yani iki yaşındaki vücudumu oluşturan atomların çok küçük bir kısmı bugünkü vücudumda. Her fotoğrafta gördüğüm gelişimin farklı evrelerindeki aynı yaşayan canlı, aynı hayvan. Yani belki de özünde her insan bir hayvandır. Bu doğruysa, ilgili hayvan nerede son buluyorsa insanda orada son bulmalıdır. İnsanların ne olduğu ve nerede son bulduklarına dair bu teoriye hayvan teorisi diyelim. Dediğim gibi, ilk bakışta hayvan teorisi oldukça makul görünür. En azından aşağıdaki türde bir vakayı düşünmeye başlayana kadar.
Beyin Nakli Vakası
Bir akşam Freyja ve Ferne uyurken uzaylılar aşağı süzülüp uçan dairelerini Freyja ve Ferne’nin evinin arka bahçesine indirir. Uzaylılar bu iki insanın yatak odalarına girer ve burada karmaşık bi cerrahi işlem yaparlar, Freyja ve Ferne’nin kafataslarım açıp cani beyinlerini çıkarırlar. İleri teknolojileri ile uzaylılar beyinleri diğel! insanın vücuduna yerleştirerek sinirleri ve diğer tesisatı büyük bi dikkatle yeniden bağlarlar. Sonra kafataslarmı yerleştirir ve tüm yara izlerini iyileştirerek görünmez yapan özel tekniği uygularlar; Sonunda uzaylılar gider.
Ertesi sabah iki insan uyanır, Freyja’nın yatağındaki insan yatağından kalkıp aşağı bakar. Vücudu kendisine değişmiş gibi gelir. Sonra aynaya bakar ve şoke olur. Aynada kendisine bakan yüz hatırladığı yüz de­ğil. Ferne’nin yüzüdür. Sonra ona kendisi gibi gelen birisi kapıdan içeri girer “Neler olu­yor?” der. “Neden sen ben gibi görünüyorsun ve ben de sen gibi görünüyorum?"
Elbette yukarıda anlatılan bu tür bir operasyon tıbbi olarak, mümkün değil. Yine de, prensiple, insan vücudunun başka bir hayvan vücudunda konaklayamayacağına dair bir neden yoktur. Zaten organları ve uzuvları naklediyoruz. Neden tüm bir vücudu nakletmeyelim?

Şimdi kendinize şunu sorun: Freyja ve Ferne nerede son bulacak? Çoğumuzdan bu tür bir vakada sezgilerimizi sınamamız istendi­ğinde iki inşamı: vücutlarının değiştirildiğini söyleriz. Freyja şimdi Ferne’nin vücuduna sahiptir ve Ferne de Freyja nınkine.
Neden böyledir? Sonuçta, bir başka organ -mesela karaciğer veya kalp- değiştirilmiş olsaydı kişi onunla gitmiş olmazdı. Peki, beyinde farklı olan ne?
Cevap elbette kişinin psikolojik olarak nasıl biri olacağına esas olarak beynin karar vermesidir. Mesela anılarınız, becerileriniz ve çeşitli kişilik özellikleriniz büyük oranda beyninizin oluşturduklarının ürünüdür; nöronların ayrılma biçimi, kimyasalların dengelenmesi vb. Bu yüzden Ferne’nin beyni Freyja’nm vücuduna aktarıldığında psikolojik özellikleri de aktarılır, Freyja’nm vücudundaki insana kim olduğunu sorun ve “Ferne" diyecektir. Çünkü Ferne’nin anılarına ve psikolojik özelliklerine sahiptir. Ama şimdi Freyja’nın vücuduna sahip olmasına rağmen Ferne olmak konusunda gerekli her şeye sahiptir. En azından, bu durum bana öyle geliyor.
Hayvan Teorisiyle İlgili Bir Sorun
Ama sezgilerim doğru ise ve Freyja ve Ferne’nin vücutları değişti­rilmiş ise o halde hayvan teorisi hatalıdır. Her ne kadar her birimiz var olduğumuz müddetçe aynı hayvan vücuduna bağlı kalacak olsak da böyle yapmak zorunda değiliz. Ki bu durumda bir insanı hayvan vücudu ile tanımlamak yanlış olacaktır. Özel bir vücudunuz olabilir ama prensipte ondan ayrılabilirsiniz.
Beyin Teorisi
Yani görünen o ki hayvan teorisi yanlış. Ama peki ya teoriyi biraz revize edersek? Peki ya bir insanın kimliğinin hayvan vücudunun tamamı ile değil de onun sadece bir parçası, yani beyni ile bağlantılı olduğunu iddia edersek? Beyin değişimi vakası ile ilgili sezgilerimiz bu yenilenmiş teori ile çelişmez, çünkü elbette beyin değişim vakasını her bir insan beyninin gittiği yere gider. Bu yüzden belki de özüm “Siz beyninizsiniz" teorisi doğru olandır. Buna beyin teorisi diyelim.
Beyin Kaydedicisi Vakası
Bu beyin kaydedicisi. Bunu birisinin kafasına yerleştirin ve düğmesine basın. İnsanın beyninin nasıl bir araya geldiğini tarayacaktı Nöronların nasıl iç içe geçtiğini, kimyasalların nasıl dengelendiği! ve diğerlerini. Sonra tüm bu bilgi depolanır. Kaskı İkinci bir ili sanın kafasına yerleştirin ve uygun düğmeyi çevirin, ikinci beyni tam olarak ilk beyinle aynı şekilde yeniden şekillendirecektir. İkinci beyindeki nöronlar ilk beyindeki gibi eklenmek için yeniden kopa Hormon bezleri aynı biçimde çalışmak üzere yeniden dengelenir v böyle devam eder. Sonuçta ikinci beyin daha önce birinciye atfedilen psikolojik özelliklere sahip olur.
Elbette böylesi bir aygıt şu anda teknolojik olarak mümkün değil Ama prensipte böylesi bir aletin geliştirilmemesi için bir sebep yok.
Şimdi Freyja ve Ferne’nin beyinlerini değiştirmek yerine beyin kaydedicisini kullandığımızı varsayalım. Freyja'nın psikolojik özelliklerini Ferne'nin vücuduna ve Ferne’nin psikolojik özelliklerini di Freyja'ya taşıdık. Soru şu; Şimdi Ferne ve Freyja neredeler?
Sezgisel olarak bana öyle geliyor ki Freyja Ferne’nin vücuduna gitti ve Ferne de Freyja’ninkine. Vücutlarını değiştirdiler. Sonuçla şimdi Freyja'nın vücudundaki kişi kendisine “Feıne” dendiğini dü? şiinecektir. Ferne’nin tüm anılarına, zihinsel tiklerine ve zaaflarınş sahip olacaktır. Ama o halde Ferne olmakla ilgili gerekli her şeye sahip olacaktır.
Ve Ferne’nin beyni de dâhil olmak üzere fiziksel hiçbir parçası­nın Freyja'nın vücuduna taşınmadığına dikkat edin. Yani görünen o ki beyin teorisi de doğru olamaz, Prensipte bir insanın sadece orijinal vücuduyla değil aynı zamanda orijinal beyniyle de ayrılması mümkündür.
Düşünce Araçları: Felsefe ve Bilimkurgu
Bu noktada felsefi sonuçlar çıkarmak için bilimkurgu hikâyelerinin kullanımını düşünüyor olabilirsiniz. “Bu hikâyeler bize bir şey anlatamaz" diyebilirsiniz elbette. Sonuçta gerçek bile değiller. Bir fantastik hikâye uydurarak nasıl gerçek felsefi görüş kaza­nabilirsin ki?
işte bu soruya geleneksel bir yanıt (yeterli olup: olmadığını size bırakacağım), Filozoflar olarak bizler vakanın ne olduğu ile değil özünde ne olduğu ile ilgileniriz. Bilim insanları ise olayların gerçekte nasıl olduklarını, doğa kanunlarını, maddenin nasıl oluştuğunu falan İncelerler. Ancak filozoflar olarak bizler sadece o vakada olanla değil, vakadan bağımsız olarak olması gerekenle ilgileniriz. Prensiple doğru olanı bulmak isteriz.
Şimdi, bir bilimkurgu senaryosu oluşturarak prensipte neyin doğru olduğuna dair bir iddiayı deneyebiliriz. Örneğin her kişinin özünde belirli bir yaşayan vücut okluğunu bu yüzden prensipte bir insanın vücudu ile kendisinin ayrılmasının imkânsız olduğunu iddia eden felsefi iddiayı düşünün. Bu iddiayı çürütmek için prensiple bir insanla vücudunun ayrılmasının mümkün olduğunu göstermemiz yeterlidir. Anlatılan durumun tıbbi, teknolojik veya bilimsel olabilme olasılığı konunun dışındadır.
Her insanın özel bir hayvan vücudu varken kimliklerinin özünde o vücut ile bağlı olmadığını gördük. Daha çok, her birimiz prensipte bir vücuttan diğerine geçebilen çeşitli psikolojik özelliklere bağlıyız gibi görünüyor.
Elbette bir insanın psikolojik özellikleri değişebilir. Örneğin hafızayı düşünün. Anı depoma yıllar içinde birçok şey eklenmiştir.
Ve unuttuğum bir sürü şey vardır. Aslında iki yaşındaki halli dair hiçbir anım yok. O zamandan beri kişilik özelliklerim ve becerilerim büyük ölçüde değişti. Ancak iki yaşındaki ile aynı ini olarak kaldım. Neden?
Birçok filozofa göre iki yaşındaki halim ile aynı insan olman nedeni psikolojik olarak benzer olmamız değil -benzer değiliz- psikolojik olarak sürekli olmamızdır.
İşte psikolojik sürekliliğin bir örneği. İki yaşındaki halime d hiçbir şey hatırlamıyorum. Ama on yaşındaki halimi hatırladığı; varsayalım. Ve on yaşındayken beş yaşındaki halimi hatırladığı varsayalım. Yine beş yaşındayken iki yaşındaki halimi hatırlaı ğımı varsayalım. O halde bugün olduğum beni iki yaşındaki halin bağlayan, birbirleriyle örtüşen bir hatıralar serisi vardır. Psikolo olarak o iki yaşındaki gibi değilim. Ama psikolojik olarak sürekliyse.
Kişisel kimliği belirleyen şeyin psikolojik süreklilik olduğu teo­risine akım teorisi diyelim. Bir kişinin kimliğini özellikler akımında kalanlar olarak düşünebiliriz ve bu akım prensipte bir hayvan vü­cudundan diğerine olabilir.
Elbette insanların beden değiştirdiklerini söylemiyorum. Bu­nun olduğundan şüphe ederim. Söylemek istediğim sadece akım teorisinde bunun olabileceği.
“Sizden” İki Tane Yapmak
Şimdiye kadar akım teorisinin hem hayvan hem de beyin teorisinden daha makul olduğunu gördük çünkü sezgisel olarak beyin değiştirme ve beyin nakli vakalarında doğru sonucu veriyor.
Ama akım teorisi ile ilgili azılı bir zorluk var. Bu zorluk ikileme sorunu olarak biliniyor ve bir başka hayalî vaka ile çok iyi anlatılmış.
Fiziksel nesneleri kopyalayan bir makine geliştirildiğini var­sayalım. Bu makineye nesne kopyalayıcı adını koyalım. A odasına bir nesne -mesela bir vazo çiçek- koyalım ve “başlat" düğmesine basalım, kısa bir duraksamadan sonra bir flaş patlayacak ve vızıltı sesi çıkacaktır. Atomu atomuna mükemmel bir kopya vazo B oda­sında yaratıldı.
Ne yazık ki bu kopya vazo (yepyeni, mağazadan çıkma molekül­lerden oluşuyor) yaratma işleminde orijinal vazo anında buharlaşarak geride A odasının zemininde bir kül yığını bırakıyor.
Şimdi sizi A odasına koyup “başlal" düğmesine bastığımızı var­sayalım. Şimdi ne olur? Hayvan teorisinde ölürsünüz. Çünkü sizin aynı olduğunuz orijinal hayvan vücudu bir gri kül yığınına dönüştü. B odacığında maddeleşen kişi sadece sizin gibi birisi.
Ama akım teorisinde farklı bir sonuç elde ederiz. Makine sizi öldürmez: Sizi A odasından B odasına nakleder. Bu sadece sizin bir kopyanız değildir, siz kendiniz B odasındasınızdır. Orijinal hayvan vücudunuzun olmadığı doğrudur. B odasında maddeleşen sizin kopya vücuduııuzdur. Ama akım teorisinde bu önemli değildir. B odasında; ortaya çıkan insan tüm doğru psikolojik özelliklere sahip olduğun! dan onlar sizdirler. Bu makine sadece fiziksel nesneleri kopyalıyor,; ama insanları naklediyor.
Belki de gerçekten olanları anlatmak İçin doğru yöntem gibi; gelebilir: Gerçekten A odasından B odasına nakledildiniz. Ama şimdi bunun olduğunu varsayın. Bir ek oda, C, kopyalama makinesine eklendi ve böylece bir kopya vücut yerine iki kopya üretiliyor, Â odasına girip "başlat" düğmesine basıyorsunuz. Nereye gidersiniz?
Şimdi bir sorunla karşı karşıyayız. Çünkü akım teorisinde bu gelecek kişilerin her ikisi de psikolojik olarak tam olarak siz olaca­ğından her ikisinin de siz olduğunuz sonucu çıkar. Ama bu imkânsız çünkü her ikisi de sizinle aynı olacağı için aynı zamanda birbirleri ile de aynı olacakları sonucu çıkar ki açıkça değiller: Onlardan iki tane var.
Bu ikileme sorunudur ve belki de akım teorisinin karşılaştığı en ciddi sorundur.
Düşünce Araçları: İki “Kimlik” Türünü Karıştırmak
Felsefe okuyan üniversite öğrencilerinin kafası sık sık tartışmanın bu noktasında karışır. Aşağıdaki gibi bir şey söylerler:
. Başlangıç olarak nesne kopyalayıcısının tam kopyalar üret­tiğini söylediniz. Yani düğmeye basıldıktan sonra çıkacak insanlar tam olarak aynı olacaklar - her yönden, hem fi­ziksel hem de psikolojik olarak aynı olacaklar. Ama şimdi bu iki kişinin aynı olmadığını söylüyorsunuz - ama aynı kişi değiller. Yani kendinizle çeliştiniz. Aslında makineden çıkan iki kişinin de ben olduğunu neden söyleyemediğimizi anlamadım. Bunda sorun nedir?
Bu anlaşılabilir bir karışıklık. Ortaya çıkmasının sebebi “benzer” ve “aynı” ifadelerinin çok farklı biçimlerde kullanılmış olması. İki çelik bilyenin üretildiğini varsayalım. Bu bilyelerin son atomlarına kadar tüm özelliklerinde tam olarak benzer olduğunu varsayalım. Yani bir anlamda “aynı” ve “eşler.” Ama bir anlamda da değiller. Çünkü bilye sayısı bir değil ikidir. Tek ve aynı bilye olmalarını gerektiren "kimlik” anlamında aynı değiller. Filozoflar bu iki “aynılık” hissini birinciye nitel aynılık İkinciye de sayısal aynılık adını vererek ayırıyorlar.
Şimdi bu bölümdeki ilgimizin sayısal kimlikle olduğu açıktır. Başta sorduğumuz soru şuydu: Niteliklerindeki farklara rağmen fotoğraf albümünde gördüğüm her insanı tek ve aynı insan yapan şey nedir? Ve akını teorisinin bu soruya yanıt vermesi gerekiyordu. İnsanların sayısal kimlikleri için psikolojik özelliklerinin akışı ile bağlı olmalarının yeterli olduğunu söyler. Ama o halde akım teorisinde B ve C odalarında yaratılan insanların sadece nitelik olarak değil sayısal olarak da aynı oldukları sonucu çıkar. Bu kişiler sayısal olarak aynı olmadıkları için (kişi sayısı bir değil İkidir) akım teorisi yanlıştır.
Akım Teorisine ek
İkileme sorunu aşılabilir mi? Belki. Bazı filozoflar onu kurtarmak için akım teorisinde küçük bir değişiklik yapmamız gerektiğinde ısrar ediyorlar. Söylediklerine göre tüm yapmamız gereken şu koşulu eklemek:
Eğer aynı anda var olan sonraki iki kişinin her ikisinin de önceki bir kişiyle psikolojik bir sürekliliği varsa, o zaman bu sonraki kişilerin ikisi de önceki kişiyle sayısal olarak aynı değildir.
Bu koşul ikileme sorununu çözmemize nasıl yardımcı olur? Sadece bir insanın nesne kopyalayıcısı ile üretildiği durumda ikinci kişinin: A odasına giren kişi ile aynı olmasını sağlar, Şimdiye kadar iyi. Ancak iki kişi üretilirse o halde yukarıdaki madde devreye girer ve sonuçta ikisi de A odasına giren insanla aynı olmaz. Orijinal insanın varlığı sona ermiştir ve şimdi önümüzde iki yepyeni insan vardır. Yani ikileme sorunu aşılmıştır. Şimdi değiştirilmiş haliyle akım teorisi açık biçimde yanlış olana yol açmaz: B ve C odalarından çıkan insanlar tek ve bir kişidir.
Akım teorisinin bu düzeltilmiş haline modifiye edilmiş akım teorisi diyelim.
Modifiye edilmiş ikileme sorununu aşmış olabilir. Ama sorunla­rımız bitmedi. Aşağıdaki hikâyenin anlattığı gibi değiştirilmiş akım teorisinin kendisi de oldukça sezgi karşıtı sonuçlar üretir.
Çoğaltıcı Silah
CIA’in doğrultulduğu her nesneyi bire bir kopyalayan silah benzeri bir makine geliştirdiğini düşünelim. Bir bardak suya nişan alın ve tetiğe basın ve bir bardak suyun atomu atomuna kopyası silahın bağlı olduğu odada anında nıaddeleşsin. Ancak daha önce anlatılan nesne kopyalayıcısının aksine çoğaltıcı silah çoğalttığı nesneyi yok etmez. Hem yeni kopya hem de orijinal var olmaya devam eder.
Bir sabah evden çıkarken bir CIA ajanının sokağın karşısına park etmiş bir minibüsün içinden gizlice çoğaltıcı silahla size nişan aldığını varsayalım. Ajan tetiği çeker. O bunu yapınca minibüsün içinde tam bir fiziksel kopyanız üretilir (elbette bu insan minibüse nasıl girdiğini merak eder - bir saniye önce ön kapısını kilitlediğine inanır). Olanlardan habersiz halde orijinali vücudunuzun sahibi olan kişi sokakta ilerleyip köşeyi döner.
Şimdi kendinize sorun: Kendinizi nerede bulurdunuz? Tabii gidilecek bir yer varsa.
Değiştirilmiş akım teorisine göre çoğaltıcı silahla size nişan alıp tetiği çeken CIA ajanı var oluşunuza son verir, Çünkü bu noktada kapıdan dışarı adım atan insanla aynı iki insan ortalıkta gezer. Bu noktada o halde akım teorisine yeni eklediğimiz madde devreye girer ve bu iki kişinin ikisi de siz sayılmazsınız.
Ama bu yanlıştır, değil mi? Bana, sezgisel olarak, sokakta ilerleyip dönen kişinin, sadece size benzeyen biri değil, bu kişinin siz oldu­ğunu söylemek doğru geliyor. Bu arada bir CIA ajanının sizi gizlice çoğaltması siz olup olmamanızı nasıl etkiler? Nasıl yapabileceğini anlamıyorum. Ama değiştirilmiş akım teorisi bunu gerektiriyor.
Şimdi biraz farklı bir senaryo düşünelim. Şimdi minibüsün içindeki siz maddeleşirken pencereden düşen bir piyanonun sizi ezdiğini varsayalım. Nerede olursunuz?
Değiştirilmiş akım teorisine göre minibüse nakledildiniz. Mini­büsün içinde maddeleşen sadece size benzeyen biri değil, o sizsiniz. Çünkü bu durumda ön kapınızdan çıkan kişi ile arasında psikolojik bir süreklilik olan tek kişi o.
Ama bu da yanlış görünüyor. Elbette öldünüz. Çünkü ön ka­pınızdan çıkan hayvan ezildi. CIA’in aynı sizin gibi birisini daha minibüsün içinde üretmiş olması bu gerçeği değiştirmez.
Bu iki vaka bizi büyük bir güçle en başta gördüğümüz teoriye doğru itiyor: Hayvan teorisi. Hem akım hem de modifiye edilmiş akım teorisinin aksine hayvan teorisi gerçekten her iki vakada da doğru hükmü veriyor. İlk hikâyede sokakta ilerleyip köşeyi dönen aynı hayvan olduğu için bu da aynı insan. İkinci hikâyede hayvan öldüğünden siz de öldünüz. Bir başka yerde, ikinci, kopya bir hay­vanın üretilmiş olması konuyla ilgili değil.
Bir Bulmaca
Yani kendimizi aynı anda iki yöne çekilirken buluyoruz. Bir tarafta beyin nakli ve beyin kayıt vakalarını düşündüğümüzde sezgilerimiz güçlü biçimde bir insanın kimliği söz konusu olduğunda ucundaki alakasız olduğu sonucunu destekliyor, Prensipte birileri ile vücudunuzu değiştirebilirsiniz.
Ama çoğaltıcı silah vakaları sezgi karşıtı bir duruma neden olur: O özel hayvan vücudu gerçekten de kimlikle alakalıdır. O özel hayvan vücudumuz-şu an sahip olduğumuz- olmazsa o zaman bit de olmayız. En iyi ihtimalle ayıtı sizin gibi birisi oluruz.
Peki hangi sezgiye güveneceğiz? Ve neden? Bu filozofların hâli boğuştuğu bir sorun,
Bu bölümde ortaya çıkan sorun son hikâyemle daha net biçimde ortaya çıkar. Anlatıcının ne yapması gerektiğini size bırakıyorum.
Yıl 3222 ve ben Joe Jones. En azından sanırım öyleyim. Açıklamama izin verin.
Tilraf Derin Uzay Maden Şirketi telematiği üç yıl önce       tanıttı. Bunu Borax'teki çalışanları günlük olarak buradan ve buraya "ışınlamak” için kullanıyorlar. Uzay gemisi ile     idünyadan buraya gelmek yüzlerce yıl sürerdi. Tele-matik            Tifrap Şirketi çalışanları tarafından dakikalar içinde buraya yolculuk yapmak için geliştirildi. Sonra, bugün bir açıklama oldu. Görünüşe göre Tifrap Şirketi çalışanlarım kandırıyormuş. Yönetim bize telematiğin insanları uzay boyunca vücutlarını inanılmaz hızlarda Adatarak     |ışınladığını söylemişti. Ama yalan söylediler. Gerçekte olan            şu. Dünyada sabah kalkıp makineye giriyorsunuz. Makine vücudunuzu ve vücut yapınızı birebir kaydediyor, Sonra bu bilgiyi vücudunuzun atomu atomuna mükemmel bir kopyası­nın yapıldığı Boraz’e gönderiyor. O anda orijinal vücudunuz anında buharlaşıyor. Borax3’te telematikten çıkan insan her açıdan makineye dünyada giren insan gibi. Ama tamamen yeni bir vücudu var.
Bu sabah telematiğiıı gerçekte nasıl çalıştığı bize anla­tılınca çok sıkılmadım. “Tabii," diye düşündüm, “telematiği her kullandığımda yeni bir vücudum oluyor. Peki ne olmuş? Kimse öldürülmüyor. Orijinal vücuduma karşı duygusal hisle­rini var ama yakılmışsa ne olmuş? önemli olan benim hayatta kalmış olmam, değil mi? Aslında Tifrap Şirketi bunu itiraf etmeseydi vücudumun değiştirildiğini bile fark etmezdim.” Ama sonra endişe verici bir düşünce beni rahatsız etmeye başladı. Ben Joe Jones muyum? Belki de değilim. Belki de sadece bu sabah buradaki tele-matikten adımımı dışarı attı­ğımdan beri varım. Belki de Joe Jones üç yıl önce makineye ilk girdiğinde yakıldı. Belki ben sadece Joe Jones gibi birisiyim. Belki de tele-ıııatik tarafından yaratılıp sonra öldürülen bir dizi Joe Jones benzeri insan var. öyleyse o zaman Bayan Jones son üç yıldır bir dul ve farkında değil. Aslında ben Bayan Jones ile hiç tanışmadım. Anılarım ölü bir adamın anıları.
Tifrap Şirketi Borax3 üzerindeki tüm çalışanlarına son kez telematiği kullanıp dünyaya dönüş şansı verdi, Aslında bu, eve gidebilmemizin tek yolu. Uzay gemisi ile gitmek yüzlerce yıl sürerdi ve hepimiz ölürdük.

Karımı özlüyorum, çocuklarımı özlüyorum - benim çocuklarımsa eğer. Ama ölmek istemiyorum. Peki ne yap­malıyım? Oradaki tele-matiğe girip kırmızı düğmeye mi basmalıyım? Yaparsam dünyaya mı nakledilmiş olacağım?
Yoksa öldürülmüş mü olaca­ğım? Dünyada görünecek ve tüm bu güzel anılara sahip oldu­ğum kişinin ailesine kavuşacak olan ben miyim? Yoksa yakılıp sadece benim gibi birisi ile yer mi değiştireceğim?
Siz ne yapardınız?
Kaynak: Felsefe Jimnastiği

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder